Ofis GSM: +90 (541) 274 88 08 - Telefon: +90 (216) 573 00 88 (pbx)

KAMUDA ÇALIŞAN SÖZLEŞMELİ PERSONELİN SÖZLEŞMESİNİN FESHİ

 

 

Makale İçeriği


1. 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu Madde 4/B Kapsamında Sözleşmeli Personel

2. 4/B Statüsündeki Personel Sözleşmesinin Yenilenmemesi veya Feshi

3. 4/B Statüsündeki Personelin Sözleşmesinin Feshi Halinde İş Sonu Tazminatı

4. Görevli ve Yetkili Mahkeme

5. Danıştay Kararları

 

1. 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu Madde 4/B Kapsamında Sözleşmeli Personel

657 Sayılı Kanunun 4/B Maddesi kapsamındaki sözleşmeli personellere literatürde 4/B’li personel denmektedir. 4/B’li personeller ne memur ne de işçi statüsündedir. İşçi statüsünde olmadıkları için İş Kanunundaki iş güvencelerinden (ihbar ve kıdem tazminatı) faydalanamazlar. DMK m. 4/B kapsamında sözleşmeli personellerin özlük haklarına ilişkin birtakım düzenlemeler yapılmıştır.

Sözleşmeli personeller memur değildir çünkü kadroya bağlı çalışmamaktadırlar. Dolayısıyla mutlak bir iş güvenceleri bulunmamaktadır. Sözleşmeli personel ile kurum arasında belirli süreli iş sözleşmesi akdedilir. İstihdamın devamı için her yıl sözleşmenin yenilenmesi gerekmektedir.

2. 4/B Statüsündeki Personel Sözleşmesinin Yenilenmemesi veya Feshi

4/B kapsamındaki personel sözleşmesinin feshi, Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esaslar Ek 6. Maddede düzenlenmiştir. İlgili madde, bazı şartların gerçekleşmesi neticesinde kamu kurum ve kuruluşlarına sözleşmeyi tek taraflı feshetme imkanı tanımıştır. Bu şartlar;

“ …Personelin;

a) İşe alınma açısından gerekli olan niteliklerden herhangi birini taşımadığının sonradan anlaşılması,

b) İşe alınma açısından gerekli olan niteliklerden herhangi birini sonradan kaybetmesi,

c) Sözleşme dönemi içerisinde mazeretsiz ve kesintisiz üç gün veya toplam on gün süreyle görevine gelmemesi,

ç) Hizmet sözleşmesinde belirtilen koşullara uymaması nedeniyle bağlı bulundukları yöneticileri tarafından yazılı olarak uyarılmasına rağmen söz konusu koşullara uymama halinin tekrarlanması

d)  Hizmetinin gerektirdiği pozisyona ihtiyaç kalmaması,

e) Bir proje kapsamında işe alınması durumunda istihdam edildiği projenin tamamının veya proje bölümlerinin sözleşmede öngörülen süreden önce tamamlanması,

f) Terör örgütleriyle eylem birliği içerisinde olması, bu örgütlere yardım etmesi, kamu imkan ve kaynaklarını bu örgütleri desteklemeye yönelik kullanması ya da kullandırması, bu örgütlerin propagandasını yapması, hallerinden herhangi birinin gerçekleşmesi halinde, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarınca sözleşmesi tek taraflı feshedilir.”

Aynı madde, personelin kendi isteği ile bir ay önceden haber vermek koşuluyla sözleşmeyi tek taraflı feshedebileceğini düzenlemektedir. Ayrıca Ek 1. Maddenin dördüncü fıkrasının (b) ve (c) bendi uyarınca sözleşmeyi tek taraflı feshedebilir. Nitekim söz konusu maddeye göre;

“ Sözleşmesini;

b) Öğrenim durumu itibariyle ihraz edilen ve ekli 4 sayılı cetvelde yer alan unvanlara ilişkin pozisyonlara ek 4 üncü madde çerçevesinde atanmak suretiyle unvan değişikliği yapanlardan,

c) Eş veya sağlık durumu nedeniyle yer değişikliği talebinde bulunmakla beraber; geçiş yapacağı hizmet birimi bulunmaması, birim bulunmakla beraber o birimde aynı unvan ve niteliği haiz boş pozisyon bulunmaması veya en az bir yıllık fiili çalışma şartını karşılayamaması nedenlerinden herhangi birine bağlı olarak, Ek 3 üncü maddenin (b) veya (c) bendi hükmü kendilerine uygulanamayanlardan, tek taraflı feshedenler, bir yıllık süre şartına tabi tutulmadan yeniden istihdam edilebilirler.”

İdarenin sözleşme yenilememe konusunda takdir yetkisi mevcuttur. Ancak, bu yetkinin sınırsız olmadığı Danıştay içtihatlarında yer almaktadır.

Sözleşmeli personel istihdamı sağlayan kamu kurum ve kuruluşların sözleşmenin yenilenmemesi için yaygın olarak ileri sürdükleri gerekçe Ek 6. Maddenin d bendindeki “hizmetin gerektirdiği pozisyona ihtiyaç kalmaması” düzenlemesidir. Haklı neden olmaksızın bu gerekçenin arkasına sığınan kamu kurum ve kuruluşlarının işlemi talep üzerine idare mahkemesince iptal edilebilmektedir.

Haklı bir neden olmaksızın feshedilen yahut yenilenmeyen sözleşme için bu fesih veya yenilememe işlemine karşı idari yargıda dava açmak mümkündür.

3. 4/B Statüsündeki Personelin Sözleşmesinin Feshi Halinde İş Sonu Tazminatı

4/B’li personeller işçi statüsünde olmadıkları için İş Kanununda düzenlenen kıdem ve ihbar tazminatlarından yararlanamazlar. Sözleşmeli personeller için, Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esaslar kapsamında iş sonu tazminatı alma hakkı düzenlenmiştir. Mezkur esasların 7. Maddesinde iş sonu tazminatına hak kazanabilmek için gerekli bazı koşullar sayılmıştır.

“Kamu kurum ve kuruluşlarının yurt dışı teşkilatlarında sözleşmeli olarak çalıştırılan yabancı uyruklu personel ile haftalık çalışma saati süresi 40 (kırk) saatin altında bulunan personel (Milli Eğitim Bakanlığında norm kadro sonucu ortaya çıkan öğretmen ihtiyacının kadrolu öğretmen istihdamıyla kapatılamaması hallerinde sözleşme ile çalıştırılacak öğretmenlerde 40 saat şartı aranmaz) (1)  hariç olmak üzere, kurumunda fiilen, askerlik ve doğum dışında kesintisiz en az 2 hizmet yılını tamamlayanlardan;

a)  5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu gereğince sürekli tam iş göremezlik geliri, malûllük veya yaşlılık aylığı bağlanması veya toptan ödeme yapılması,

b) Hizmetlerine gerek kalmadığı için sözleşmesinin feshedilmesi veya yenilenmemesi,

c) İlgilinin ek 6 ncı maddenin ikinci fıkrası uyarınca sözleşmeyi feshetmesi,

ç) İlgilinin işe alınma açısından gerekli olan niteliklerden herhangi birini sonradan kaybetmesi,

d) İlgilinin ölümü,

hallerinden birinin vuku bulmasından dolayı hizmet sözleşmesi sona erenlere, görev yapmakta olduğu pozisyon unvanı itibariyle, Devlet Memurları Kanununa göre girebilecekleri hizmet sınıfındaki aynı veya benzeri kadro unvanı esas alınarak hizmet yılı ve öğrenim durumu aynı olan emsali personele 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre bir hizmet yılı için ödenecek azami emeklilik ikramiyesi tutarını geçmemek üzere, kurumunda çalışılan her tam hizmet yılı için ayrılış tarihindeki hizmet sözleşmesinde yazılı aylık brüt ücret tutarında iş sonu tazminatı ödenir. Bir yıldan artan süreler için de, tam yıl için hesaplanan miktardan o süreye isabet eden tutar kadar ödeme yapılır…”

Bu çerçevede, bir ay önceden bilgi vermek koşulu ile Esaslar’ ın Ek 1/4 (b) ve (c) bendindeki hallerde, sözleşmeyi kendisi fesheden personel de iş sonu tazminatı alabilir.

4. Görevli ve Yetkili Mahkeme

Sözleşmeli personel sözleşmesinin haklı bir neden olmaksızın yenilenmemesi – feshi halinde, görevli olan idari yargıya başvurarak idari işlemin iptali amacıyla dava açılabilmektedir. Söz konusu idari işlemin iptali ile birlikte mahrum kalınan kazançların, parasal hakların tazmini de talep edilebilmektedir.

Bu tür uyuşmazlıklarda yetkili mahkeme ise dava konusu işlemi tesis eden idari merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesidir.

5. İlgili Danıştay Kararları

Danıştay 12. Dairesi, 2016/7897 Esas, 2018/2343 Karar Sayılı 24.05.2018 Tarihli Kararı

“5393 Sayılı Belediye Kanununun 49. Maddesi uyarınca, sözleşmeli personel çalıştırma, personelin sözleşmesini yenilememe konusunda belediyelerin takdir yetkisinin bulunduğu, idarenin bu konuda yargı kararı ile zorlanamayacağı, diğer bir ifadeyle idari işlem niteliğinde yargı kararı verilemeyeceği açık olmakla birlikte, idarelerin bu takdir yetkisinin de mutlak ve sınırsız olmayıp kamu yararı ve hizmet gerekleriyle sınırlı olduğu ve takdire dayanan işlemlerin sebep ve maksat yönünden yargı denetimine tabi bulunduğu hususları idare hukukunun bilinen ilkelerindedir.

Bakılan olayda, davalı idarece 2012 yılı sonunda sözleşmesi yenilenmeyen davacının açtığı davanın iptalle sonuçlanması nedeni ile davacı ile davalı Belediye arasında 1 aylık sözleşme imzalandığı, davalı Belediyenin 2013-2014 yılı yatırım programı ve iş programlarında proje hazırlanması, gerçekleştirilmesi, işletilmesi gibi anılan personelin özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren işler mevcut olmamasına rağmen ilgili mahkeme kararının yerine getirilmesi için ihtiyaç duyulan teknik hizmetler sınıfındaki mimar kadrosunun aynı sınıftaki tekniker kadrosuna değiştirilmesi sureti ile davacı ile 1 aylık hizmet sözleşmesi imzalanmasına karar verildiğini, davacının özel meslek bilgisi ve ihtisasına (restorasyon) ihtiyaç duyulmadığı için sözleşmesinin yenilenmediğini belirtmiş ise de, davacının hizmetinde başarılı olmadığı ve verim alınamadığı yolunda hukuken geçerli bir tespit bulunmadığı gibi anılan sözleşmenin 14. Maddesinde belirtilen fesih sebeplerinden herhangi birinin varlığı da ileri sürülmediğinden ilgili mahkemece verilen iptal kararını etkisiz kılacak şekilde bir mali yıldan daha kısa olarak sözleşme yapılmasında ve bu sözleşmenin bitiminde davacının sözleşmesinin yenilenmemesine ilişkin işlemde kamu yararı ve hizmet gereklerine ve hukuka uyarlık görülmemiştir.”

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 2014/5224 Esas, 2016/1672 Sayılı, 20.04.2016 Tarihli Kararı

“...Hukuka aykırılığı yargı mercilerince saptanarak iptaline karar verilen işlemlerden dolayı kişilerin uğradıkları zararların idarece tazmini, yukarıda yer verilen Anayasa’nın 125. maddesi ile 2577 sayılı Yasanın 28. maddesinden kaynaklanan bir zorunluluktur. Bakılan uyuşmazlıkta, davacının, sözleşmenin yenilenmemesi işleminin iptali ve yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açtığı davada verilen Gaziantep 1. İdare Mahkemesinin 08/04/2011 günlü, E:2010/197, K:2011/523 sayılı kararının uygulanması amacıyla dava konusu işlem kurulmuş ise de; Gaziantep 2. İdare Mahkemesinin 28/12/2012 günlü, E:2011/1290, K:2012/2048 günlü sayılı kararıyla, davacının sözleşmesinin yenilenmemesine dair işlemin iptaline dair kararının, geçmişe etkili nitelikte ve idari işlemlerin tesisinden önceki hukuki durumun geri gelmesini sağlayan bir karar olması nedeniyle, bu kararın uygulanmasının davacının önceki statüsünün aynen korunmasını zorunlu kıldığı, iptal kararı üzerine davacı ve davalı idare arasında imzalanacak tip hizmet sözleşmesindeki çalışma süresinin 3 ay olarak belirlenmesi ve ücretinin de 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 49. maddesine aykırı biçimde taban ücret üzerinden kararlaştırılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle, bu işlemin iptaline karar verilmiş ve iptal kararı onanmıştır. Davacının 2010 yılı hizmet sözleşmesinin yenilenmemesi işleminin iptaline dair İdare Mahkemesince verilen ilk kararda, işlemin iptali ile birlikte davacının yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının da davacıya ödenmesine hükmedilmiş olması ve bakılan uyuşmazlığın, bu kararın uygulanmamasından kaynaklanması karşısında, anılan yargı kararının uygulanması amacıyla davacının yoksun kaldığı haklarının ödenmesi gerekirken, hukuka aykırı bulunarak iptal edilen Belediye Meclisi Kararı gereği davacının göreve başlamaması nedeniyle tazminat isteminin reddedilmesi hukuken olanaklı değildir. Davacının, parasal ve özlük haklarının ödenmesi isteminin dayanağı, yargı kararıyla hukuka aykırı bulunan sözleşme yenilenmemesi işlemi olup, bu işlemin iptali ve işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının ödenmesi yolundaki yargı kararı davalı idarece uygulanmamıştır. Oysa yukarıda yer verilen mevzuat hükmü uyarınca, yargı kararının uygulanması için davacının yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının ödenmesi zorunludur. Bu nedenle, davacının özlük ve parasal haklarının ödenmesi istemi yönünden davanın reddi yolunda verilen ısrar kararında hukuka uyarlık görülmemiştir...”

Danıştay 8. Daire, 2008/8235 Esas, 2011/2451 Karar Sayılı, 29.04.2011 Tarihli Kararı

“...Öte yandan, davacının sözleşmesinin yenilenmeme nedenlerinin yükseköğretim hizmetinin sürekliliği dikkate alınarak bu alanda istihdam edilen öğretim üyesinin verimliliğini, çalışma güven ve huzurunu olumsuz etkilemeyecek, dolayısıyla yürütülen hizmetin niteliğine uymayan öznel değerlendirmelere açık uygulamalar yapılmasına neden olmayacak kurallara dayanması gerekmektedir. Dava konusu uyuşmazlıkta ise, davacının görevinde başarılı olmadığına veya hizmetine ihtiyaç duyulmadığına ilişkin somut bilgi ve belge de bulunmamaktadır. Bu itibarla, davacının sözleşmesinin yenilenmeyerek görevine son verilmesine ilişkin işlemde bu yönden de hukuka uygunluk görülmemiştir. Ayrıca, iptal edilen dava konusu işlem nedeniyle davacının uğramış olduğu parasal hak kayıplarının davalı idarece tazmin edileceği de kuşkusuzdur...”

Danıştay 2.Daire, 2004/2902 Esas, 2005/1728 Karar Sayılı, 17.05.2005 Tarihli Kararı

“...Belirtilen duruma göre, dava konusu işlemi gerekli kılacak hukuken geçerli başka bir nedenin de ileri sürülmemesi karşısında dava konusu işlemde sebep ve maksat yönlerinden hukuka uyarlık görülmemiştir. Davacının işlem nedeniyle doğan zararlarının tazmini istemine gelince, Anayasanın 125. maddesinin son fıkrasında; İdarelerin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü oldukları kurala bağlanmış olup, yargı kararıyla hukuka aykırı olduğu saptanan işlem nedeniyle davacının uğradığı parasal kayıplarının idarece karşılanması gerektiği açıktır. Açıklanan nedenlerle, dava konusu müsterek kararnamenin iptaline, bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının davanın açıldığı tarihten itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine...”

Danıştay 11. Daire, 2005/4697 Esas, 2008/676 Karar Sayılı, 01.02.2008 Tarihli Kararı

“…Dava, 1.10.1985-10.1.1994 tarihleri arasında davalı idarede 657 sayılı Kanunun 4/B maddesi kapsamında sözleşmeli personel olarak görev yapmakta iken 1.2.1994 günlü onay ile 10.1.1994 tarihi itibariyle ilişiği kesilen davacının, sözleşmeli olarak geçirdiği dönemlere ilişkin iş sonu tazminatının ödenmesi istemiyle yaptığı 28.3.2005 günlü başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali ile iş sonu tazminatının 10.1.1994 tarihinden itibaren banka mevduatına uygulanan en yüksek faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılmıştır.

….

Olayda, davalı idarede 1.10.1985-10.1.1994 tarihleri arasında sözleşmeli personel olarak görev yapan ve 1.2.1994 tarihli işlem ile izinsiz ve mazeretsiz görevine gelmemesi nedeniyle ilişiği kesilen davacı tarafından, kendisine iş sonu tazminatı ödenmemesine ilişkin işleme dayanak teşkil eden 6.6.1978 günlü ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının değişik 7. maddesinin Danıştayca iptal edildiğinden bahisle iptal kararının hukuki sonuçlarından yararlanarak sözleşmeli çalıştığı dönemlere ilişkin iş sonu tazminatının ödenmesi istemiyle 28.3.2005 tarihinde yapılan başvurunun reddi üzerine açılan dava; idare mahkemesince, 10.1.1994 tarihinde emekli olan davacının ilk emekli maaşını aldığı tarih itibariyle iş sonu tazminatının ödenmediğinden haberdar olduğunun kabulü suretiyle bu tarihten yaklaşık 11 yıl sonra yapılan başvurunun reddi üzerine açılan davanın süresinde olmadığı gerekçesiyle süre aşımından reddedilmiştir.

 İdare Hukuku ilkelerine göre, iptal kararları, iptali istenilen işlemi tesis edildiği tarih itibariyle ortadan kaldırarak, o işlemin tesisinden önceki hukuki durumu ortaya koyar. Bir genel düzenleyici işlemin iptal edilmesi durumunda, verilen yargı kararının, sadece o davayı açanı değil, bu genel düzenleyici işlem ile ilgili diğer kişileri de etkileyeceği kuşkusuzdur. İptal kararı ile bu düzenleyici işleme dayanılarak yapılan işlemlerin doğurduğu etki ve sonuçlar genel olarak ortadan kalkar. Bu nedenle iptal edilen bir düzenleyici işlemden dolayı, menfaati ihlal edilen veya kişisel hakkı etkilenen kişinin, verilen iptal kararının doğurduğu sonuçlardan yararlanmak amacıyla idareye başvurabileceği tabidir. Ancak genel düzenleyici işlemin yargı yerince hukuka aykırı bulunarak iptalinin doğurduğu hukuki sonuçlardan yararlanmak amacıyla 2577 sayılı Kanunun 10. maddesi kapsamında yapılacak başvuruların da yukarıda belirtildiği üzere Borçlar Kanununun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zaman aşımı süresi içinde yapılması ve bu 10 yıllık sürenin ise, hizmet sözleşmesi sona ererek iş sonu tazminatına hak kazanıldığı tarihten itibaren başlayacağının kabulü gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle, ilgilinin iş sonu tazminatına hak kazandığı tarihten itibaren 10 yıllık genel zaman aşımı süresi içinde kalmak kaydıyla, 2577 sayılı Kanunun 10. maddesi kapsamında yapacağı başvuru ile genel düzenleyici işlemin yargı yerince iptalinin doğurduğu hukuki sonuçlardan yararlanmayı talep edebilmesi mümkündür.

Davacıya iş sonu tazminatı ödenmemesine ilişkin işlemin dayanağı olan 6.6.1978 günlü ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 7. maddesi Dairemizin 25.10.2001 gün ve E:2001/365, K:2001/2335 sayılı kararı ile iptal edilmiş olup davacının iptal kararının hukuki sonuçlarından yararlanmak amacıyla 2577 sayılı Kanunun 10. maddesi kapsamında yapacağı başvurunun, sözleşmesinin sona ererek iş sonu tazminatına hak kazandığı tarihten itibaren 10 yıllık zaman aşımı süresi içinde yapılması gerekmektedir. Olayda da, davacının sözleşmeli olarak çalıştığı (1.10.1985-10.1.1994 tarihleri arasındaki) döneme ilişkin 2577 sayılı Kanununun 10. maddesi kapsamında yaptığı 28.3.2005 günlü başvurusunun, hizmet sözleşmesinin sona erdiği 10.1.1994 tarihinden itibaren 10 yıllık genel zaman aşımı süresi içinde yapılmaması karşısında uyuşmazlığın esasını inceme olanağı bulunmadığından davayı süre aşımından reddeden idare mahkemesi kararında sonucu itibariyle isabetsizlik bulunmamıştır.

Açıklanan nedenlerle, davacı temyiz isteminin reddi ile Ankara 4. İdare Mahkemesinin 13.7.2005 gün ve E: 2005/1269, K: 2005/1068 sayılı kararının yukarıdaki gerekçeyle onanmasına, temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına 01.02.2008 tarihinde oybirliği ile karar verildi…”

Danıştay 11. Daire, 2003/3204 Esas, 2006/213 Karar Sayılı, 27.01.2006 Tarihli Kararı

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/B maddesinde öngörülen sözleşmeli personel statüsünün esasları, anılan hüküm ve 1978 yılı Bütçe Kanununun 12. maddesinde yer alan genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeli kuruluşlar, belediyeler, özel idareler ve kamu iktisadi teşebbüslerinde sözleşme ile çalıştırılan personelin çalıştırılma genel esaslarının Bakanlar Kurulunca çıkarılacak bir çerçeve kararnamesiyle saptanacağı hükmüne dayanılarak çıkarılan 6.6.1978 günlü, 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile düzenlenmiştir. Anılan Bakanlar Kurulu Kararında daha sonra bazı değişiklikler yapılmış olup, bu Bakanlar Kurulu Kararının her yıl bütçe kanunlarına konulan hükümlerle yürürlüğü devam ettirilmiş bulunmaktadır.

6.6.1978 günlü, 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 7. maddesinin 1. fıkrasında, sözleşme ile çalıştırılacak personele sözleşme ücreti dışında herhangi bir ad altında ödeme yapılamayacağı ve sözleşmelere bu yolda hüküm konulamayacağı öngörülmüştür.

Olayda, anılan Bakanlar Kurulu Kararında yer alan hüküm uyarınca, Parıs Büyükelçiliğinde 657 sayılı Yasanın 4/B maddesi kapsamında sözleşmeli Kavas olarak 1981-1998 yılları arasında görev yapan davacıya, iş sonu tazminatı ödenmediği, uyuşmazlığın işsonu tazminatı ödenmesi isteminin zımnen reddinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

İdarece iş sonu tazminatı ödenmesine engel olduğu öne sürülen 6.6.1978 günlü, 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 7. maddesinin 1. fıkrasının iptali istemiyle açılan davayı reddeden Danıştay Onuncu Dairesinin 28.3.1996 tarih ve E:1994/6516, K:1996/1700 sayılı kararının, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’nun 21.4.2000 gün ve E:2000/274, K:2000/581 sayılı kararıyla bozulması üzerine, Danıştay Onbirinci Dairesince bozma kararına uyulmak suretiyle verilen 25.10.2001 tarih ve E:2001/365, K:2001/2335 sayılı kararla uyuşmazlık konusu Bakanlar Kurulu Kararının anılan fıkra hükmü hukuka aykırı bulunarak iptal edilmiştir.

Her ne kadar, davacı tarafından, kendisine iş sonu tazminatı ödenmemesine dayanak teşkil eden Bakanlar Kurulu Kararının iptal edilmiş olması nedeniyle idareye yapmış olduğu başvurunun zımmen reddedilmesi üzerine bu işlemin iptali istemiyle açtığı davada, mahkemece, dava açma süresi içerisinde davacının idareye bir başvurusu veya doğrudan dava açmaması, sonraki başvurunun reddi işleminde yeni dava açma süresini ihya etmeyeceği gerekçesiyle, dava süre aşımı nedeniyle reddedilmişse de, davacıya iş sonu tazminatı ödenmemesinin dayanağı düzenleyici işlemin yargı kararıyla iptal edilmesi nedeniyle, ortaya yeni bir hukuki durumun çıkmış olması, davacının da Danıştay Onbirinci Dairesinin yukarda tarih ve sayısı belirtilen düzenleyici işlemin iptali yolunda verilen ve yeni bir hukuki durumun doğmasına yol açan kararından sonra 24.4.2002 tarihinde idareye başvurması karşısında, sözkonusu başvurunun 2577 sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca yapılan bir başvuru olarak kabul edilmesi ve başvurunun zımnen reddi üzerine 8.8.2002 tarihinde açılan davanın da süresi içinde açıldığının kabulü ile işin esası incelenerek karar verilmesi gerekirken, davayı süre aşımı yönünden reddeden idare mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, davacı temyiz isteminin kabulü ile Ankara 11. İdare Mahkemesinin 28.02.2003 gün ve E:2002/797, K:2003/277 sayılı kararının bozulmasına, işin esası hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 27.1.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi.